Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
adventure
/ədˈven.tʃər/ = NOUN: macera, serüven, spekülasyon, tehlikeli iş, risk, vurgunculuk;
VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, atılmak, yeltenmek;
USER: macera, Adventure, maceraya, bir macera, macerası
GT
GD
C
H
L
M
O
advertisement
/ˈadvərˌtīzmənt,ədˈvərtiz-/ = NOUN: ilan, reklâm, duyuru;
USER: ilan, reklam, reklamı, advertisement, tanıtım
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
ago
/əˈɡəʊ/ = ADJECTIVE: önce, evvel;
ADVERB: önce, evvel;
USER: önce, önce yapıldı, ago, ago
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
appeared
/əˈpɪər/ = VERB: görünmek, gözükmek, belirmek, benzemek, ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak, gibi gelmek;
USER: çıktı, ortaya çıktı, ortaya, göründü, belirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
apr
/ˌeɪ.piˈɑːr/ = ABBREVIATION: Nisan
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
arrival
/əˈraɪ.vəl/ = NOUN: varış, geliş, gelme, varma, mal girişi, gözükme, gelen şey, ortaya çıkma;
USER: varış, varıştan, değişikliğin varış, İptalin varış, varışta
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
basic
/ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli;
USER: temel, temel bir, basit, basic, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
bitter
/ˈbɪt.ər/ = ADJECTIVE: acı, sert, keskin, şiddetli, acılı, yakıcı, iliklere işleyen;
NOUN: acılık, keskinlik;
USER: acı, acı bir, bitter, sert, keskin
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
came
/keɪm/ = USER: geldi, gelen, çıktı, geldim, gelip
GT
GD
C
H
L
M
O
carrying
/ˌkær.i.ɪŋˈɒn/ = NOUN: taşıma, nakliye;
USER: taşıma, taşıyan, defter, kayıtlı, taşınan
GT
GD
C
H
L
M
O
case
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka
GT
GD
C
H
L
M
O
changed
/tʃeɪndʒd/ = ADJECTIVE: değiştirilmiş, değişmiş;
USER: değişmiş, değiştirilmiş, değişti, değiştirildi, değiştirilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
cold
/kəʊld/ = NOUN: soğuk, nezle, soğukluk, soğukalgınlığı;
ADJECTIVE: soğuk, üşümüş, soğukkanlı, donuk, duygusuz, sakin, sıkıcı, baygın, kaçınılmaz, kesin olarak, yapmacık;
USER: soğuk, soğuk bir, soğuk algınlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
complete
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel;
USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye
GT
GD
C
H
L
M
O
completed
/kəmˈpliːt/ = ADJECTIVE: tarihinde tamamlandı;
USER: tamamlandı, tamamlanmış, tamamladı, tamamlanan, tamamlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
completing
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
USER: tamamladıktan, tamamlayarak, tamamlanması, tamamlayan, tamamlama
GT
GD
C
H
L
M
O
constant
/ˈkɒn.stənt/ = ADJECTIVE: sabit, sürekli, daimi, değişmez, durağan, sadık, ısrarlı, vefalı, sebatlı;
NOUN: konstant;
USER: sabit, sürekli, sabiti, sabit bir, sürekli bir, sürekli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
creating
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken
GT
GD
C
H
L
M
O
crew
/kruː/ = NOUN: mürettebat, ekip, tayfa, sürü, izci grubu;
USER: ekip, mürettebat, ekibi, mürettebatı, mürettebatın
GT
GD
C
H
L
M
O
cross
/krɒs/ = NOUN: çapraz, haç;
ADJECTIVE: çapraz, kesişen, çaprazlama, dargın, kızgın;
VERB: geçmek, karşılaşmak, bozmak, çapraz çizgiler çizmek, darılmak;
USER: çapraz, geçmeye, geçmek, arası, cross, cross
GT
GD
C
H
L
M
O
crossing
/ˈkrɒs.ɪŋ/ = NOUN: geçit, kesit, deniz yolculuğu;
USER: geçit, geçiş, geçen, kapısı, geçerken
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
danger
/ˈdeɪn.dʒər/ = NOUN: tehlike, tehdit;
USER: tehlike, tehlikesi, tehlikeye, tehlikede, tehlikenin, tehlikenin
GT
GD
C
H
L
M
O
darkness
/dɑːk/ = NOUN: karanlık, koyuluk, kötülük, bilinmezlik, loşluk, gizlilik, körlük, cehalet, bilgisizlik, esrarengizlik;
USER: karanlık, karanlıkta, karanlığa, karanlığın, karanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
days
/deɪ/ = NOUN: günler;
USER: günler, gün, günü, günde, günlerde, günlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
descendants
/dɪˈsen.dənt/ = NOUN: torun, oğul, düşen şey, neslinden olan kişi;
USER: soyundan, torunları, kökenini, soyundan gelenler, torunlarıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
didn
/ˈdɪd.ənt/ = USER: yapmadım, yoktu, etmedim, didn
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
done
/dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış;
USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
doubtful
/ˈdaʊt.fəl/ = ADJECTIVE: şüpheli, kuşkulu, kararsız, tedirgin, sonucu kuşkulu;
USER: şüpheli, Şüpheli ticari, Alacaklar, ġüpheli, şüphelidir
GT
GD
C
H
L
M
O
dream
/driːm/ = NOUN: hayal, rüya, düş, ideal, rüya görme, amaç, rüya gibi şey, nefis şey;
VERB: hayal etmek, hayal kurmak, rüya görmek, hayal görmek, rüyasında görmek;
USER: rüya, hayal, dream, düş, Hayalinizdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
dreamed
/driːm/ = VERB: hayal etmek, hayal kurmak, rüya görmek, hayal görmek, rüyasında görmek;
USER: hayal, hayalini, gördüm
GT
GD
C
H
L
M
O
endurance
/ɪnˈdjʊə.rəns/ = NOUN: dayanıklılık, dayanma, tahammül, sabır, katlanma, süreklilik, devam;
USER: dayanıklılık, dayanıklılığı, dayanımı, dayanma, dayanım
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
eternal
/ɪˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: sonsuz, ebedi, ölümsüz, baki, ölmez;
USER: sonsuz, ebedi, sonsuz bir, ölümsüz, ezeli
GT
GD
C
H
L
M
O
everything
/ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey;
USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
expedition
/ˌek.spəˈdɪʃ.ən/ = NOUN: sefer, sevk, acele, çabukluk, hız;
USER: sefer, Expedition, seferi, keşif, sefere
GT
GD
C
H
L
M
O
expeditions
/ˌek.spəˈdɪʃ.ən/ = NOUN: sefer, sevk, hız, çabukluk, acele;
USER: seferler, keşif, Expeditions, sefer, seferleri,
GT
GD
C
H
L
M
O
fail
/feɪl/ = VERB: başaramamak, başarısız olmak, kalmak, becerememek, yapmamak, bırakmak, bozulmak, başarısızlığa uğramak, batmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak;
NOUN: zayıf not;
USER: başarısız, fail, başarısız olur
GT
GD
C
H
L
M
O
fantastic
/fænˈtæs.tɪk/ = ADJECTIVE: fantastik, harika, olağanüstü, inanılmaz, şahane, hayali, gülünç, acayip, saçma, garip, çok büyük, kaçık;
USER: fantastik, harika, fantastic, harika bir, muhteşem
GT
GD
C
H
L
M
O
film
/fɪlm/ = NOUN: film, ince tabaka, zar, lif, ölünün gözündeki donukluk;
VERB: film çekmek, filme çekmek, kaplamak, ince bir tabaka ile kaplamak;
USER: film, filmi, filmin, filmde, sinema, sinema
GT
GD
C
H
L
M
O
finally
/ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası;
USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
frank
/fræŋk/ = ADJECTIVE: samimi, dürüst, açık sözlü, içi dışı bir, ücretsiz giden mektup, sözünü esirgemeyen;
VERB: ücretsiz göndermek, mektubu ücretsiz gitmesi için damgalamak;
USER: açık sözlü, dürüst, samimi, frank, sözlü
GT
GD
C
H
L
M
O
fright
/fraɪt/ = NOUN: korku, dehşet, ürkme, korkunç tip, kılıksız kimse, gülünç görünüşlü kimse;
VERB: korkutmak;
USER: korku, korkusu, korkmak, heyecanı, korkudan
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
fulfill
/fʊlˈfɪl/ = VERB: yerine getirmek, karşılamak, tamamlamak, gidermek, yapmak, uygulamak, bitirmek;
USER: yerine getirmek, yerine, karşılamak, yerine getirmesi, yerine getirilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
gave
/ɡeɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
USER: verdi, verdim, vermiştir, veren, verdiği, verdiği
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
granddaughter
/ˈgranˌdôtər/ = NOUN: torun;
USER: torun, torunu, torunum, torununu, torunun
GT
GD
C
H
L
M
O
grandfather
/ˈɡræn.fɑː.ðər/ = NOUN: büyükbaba, dede;
USER: dede, dedesi, büyükbabası, grandfather, dedem
GT
GD
C
H
L
M
O
grandnephew
GT
GD
C
H
L
M
O
grandson
/ˈɡræn.sʌn/ = NOUN: torun;
USER: torun, torunu, torunum, torunun, torununun
GT
GD
C
H
L
M
O
great
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli;
USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great
GT
GD
C
H
L
M
O
greater
/ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
harder
/hɑːd/ = USER: zor, daha, sert, daha zor, zordur, zordur
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hazardous
/ˈhæz.ə.dəs/ = ADJECTIVE: tehlikeli, riskli, şüpheli, şansa bağlı;
USER: tehlikeli, zararlı, tehlikeli bir, tehlike, riskli
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
honour
/ˈɒn.ər/ = NOUN: onur, onur, onur, onur, şeref, şeref, şeref, şeref, namus, namus, namus, namus;
VERB: onurlandırmak, onurlandırmak;
USER: onur, onuruna, şeref, namus, onur Kazan
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
hundred
/ˈhʌn.drəd/ = USER: hundred-, hundred, yüzlük;
USER: yüz, yüzden, yüzlerce, yüzlerce
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ice
/aɪs/ = NOUN: buz, dondurma, pırlanta, pasta kaplama şekerlemesi, değerli taş;
VERB: öldürmek, dondurmak, buzlanmak, buzla kaplamak, buza koymak, şekerle kaplamak;
USER: buz, Ice, buzlu, dondurma
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
instead
/ɪnˈsted/ = ADVERB: yerine;
USER: yerine, bunun yerine, onun yerine, onun yerine
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
journey
/ˈdʒɜː.ni/ = NOUN: yolculuk, seyahat, yol, gezi, sefer, seyir, mesafe;
VERB: seyahat etmek, geziye çıkmak;
USER: yolculuk, seyahat, yolculuğa, yolculuğu, yolculuğun
GT
GD
C
H
L
M
O
journeyed
/ˈdʒɜː.ni/ = VERB: seyahat etmek, geziye çıkmak;
USER: yolculuk, yolculuk ettiği, yolculuk etti,
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
last
/lɑːst/ = NOUN: son, son şey;
ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece;
ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda;
USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son
GT
GD
C
H
L
M
O
lives
/laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
main
/meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı;
NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü;
USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas
GT
GD
C
H
L
M
O
man
/mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı;
VERB: adam atamak, adam yerleştirmek;
USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam
GT
GD
C
H
L
M
O
marks
= NOUN: izler;
USER: izler, işaretleri, işareti, işaretler, işaretlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
members
/ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ;
USER: üye, üyeleri, üyelerinin, üyesi, üyeler
GT
GD
C
H
L
M
O
men
/men/ = NOUN: Man;
USER: erkekler, erkek, erkeklerin, erkeklerde, adam
GT
GD
C
H
L
M
O
messages
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
mission
/ˈmɪʃ.ən/ = NOUN: misyon, görev, heyet, amaç, iş, vazife, elçilik, ideal;
USER: misyon, görev, misyonu, görevi, misyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
month
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayın, ayda, aydan, aydan
GT
GD
C
H
L
M
O
months
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayda, aydan, aylarda
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
names
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: isimleri, isimler, adları, isim, adlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
newspaper
/ˈn(y)o͞ozˌpāpər/ = NOUN: gazete;
USER: gazete, gazetesi, gazetede, gazetesinin, gazetenin
GT
GD
C
H
L
M
O
night
/naɪt/ = NOUN: gece, akşam, karanlık, cehalet;
USER: gece, gecelik
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
nothingness
/ˈnʌθ.ɪŋ.nəs/ = NOUN: hiçlik, boşluk, anlamsızlık, bilinçsizlik;
USER: hiçlik, hiçliğin, hiçliğe, yokluk, hiçliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
obviously
/ˈɒb.vi.əs.li/ = ADVERB: belli ki, apaçık, açık olarak;
USER: belli ki, açıkça, tabii ki, besbelli, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
pack
/pæk/ = NOUN: paket, ambalaj, bohça, sırt çantası, sürü;
VERB: paketlemek, ambalajlamak, toplamak, sarmak, eşyalarını toplamak, toparlanmak, istiflemek;
USER: paket, paketi, pack, paketlemek
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
presented
/prɪˈzent/ = VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak, vermek, takdim etmek, doğrultmak, doğrultmak, ortaya koymak, sahneye koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, sahnelemek;
USER: sunulan, sunulmaktadır, sundu, sunulmuştur, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
proud
/praʊd/ = ADJECTIVE: gururlu, onurlu, gurur verici, mağrur, kibirli, görkemli, şerefli, azametli, kabarmış;
USER: gururlu, gurur, gurur duyuyor, gururunu, gurur duyuyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
pursuit
/pəˈsjuːt/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak;
USER: takip, peşinde, takibi, arayışı, pursuit
GT
GD
C
H
L
M
O
reached
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek, çarpmak, geçirmek, iletişim sağlamak, idrak etmek, uzanıp vermek, etkilemek, isabet ettirmek;
USER: ulaştı, ulaşmıştır, ulaşmış, ulaşılabilir, ulaşıldığında
GT
GD
C
H
L
M
O
recognition
/ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama;
USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
return
/rɪˈtɜːn/ = VERB: dönmek, geri dönmek, döndürmek, getirmek;
NOUN: dönüş, iade, geri dönüş, getiri, geri dönme, karşılık;
ADJECTIVE: dönüş, iade;
USER: dönmek, geri, geri dönmek, iade, dönüş
GT
GD
C
H
L
M
O
roads
/rəʊd/ = NOUN: demirleme yeri, liman ağzı, dış liman;
USER: yollar, yolları, yollarda, yolların, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safe
/seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak;
NOUN: kasa, çelik kasa;
USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası
GT
GD
C
H
L
M
O
save
/seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak;
NOUN: kurtarma;
PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde;
CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde;
USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
saving
/ˈseɪ.vɪŋ/ = NOUN: tasarruf, kurtarma, birikim, kazandırma;
ADJECTIVE: kurtaran, kurtarıcı, kazandırıcı, tutumlu;
PREPOSITION: başka, haricinde;
CONJUNCTION: başka, haricinde;
USER: tasarruf, tasarrufu, kaydetme, kaydetmeden, tasarruflu
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
ship
/ʃɪp/ = NOUN: gemi, tekne, uzay gemisi;
VERB: göndermek, nakletmek, gemiye bindirmek, gemi ile yollamak, kürekleri içeri almak, tayfa olarak almak, gemiye binmek, tayfa olmak, su almak, yerine takmak;
USER: gemi, gönderecektir, gönderir, sevk, gemiye
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
sir
/sɜːr/ = NOUN: bayım, beyefendi, efendi, bay, sör;
VERB: sör diye hitap ermek;
USER: bayım, efendim, beyefendi
GT
GD
C
H
L
M
O
small
/smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım;
USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
soon
/suːn/ = ADVERB: yakında, hemen, çabuk, erken, çok geçmeden, birazdan, pek yakında, erkenden, biraz sonra, neredeyse, seve seve;
USER: yakında, kısa sürede, en kısa, hemen, kısa bir süre
GT
GD
C
H
L
M
O
spirit
/ˈspɪr.ɪt/ = NOUN: ruh, ispirto, hayalet, ruh hali, can, cesaret, maneviyat, insan, peri, güç;
VERB: cesaretlendirmek, canlandırmak;
USER: ruh, ruhu, ruhunu, ruhuna, ruhunun
GT
GD
C
H
L
M
O
story
/ˈstɔː.ri/ = NOUN: öykü, hikâye, kat, masal, makale, rivayet, efsane, söylenti, martaval;
USER: öykü, hikâye, hikaye, hikayesi, bir hikaye
GT
GD
C
H
L
M
O
struck
/strʌk/ = ADJECTIVE: grevde;
USER: vurdu, çarptı, vuran, çarpması
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
succeeded
/səkˈsiːd/ = VERB: başarılı olmak, başarmak, başarıya ulaşmak, sonra gelmek, yerine geçmek, varisi olmak;
USER: başarılı, başardı, başarmıştır, başarılı oldu, başarıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
success
/səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse;
USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
surrounded
/səˈraʊnd/ = ADJECTIVE: çevrili;
USER: çevrili, çevrilidir, çevrelenmiş, çevrelenmiştir, çevresinde, çevresinde
GT
GD
C
H
L
M
O
survival
/səˈvaɪ.vəl/ = NOUN: hayatta kalma, kalma, sağ kalma, hatıra, yadigâr, daha uzun yaşama;
USER: hayatta kalma, sağkalım, yaşam, hayatta, hayatta kalmak
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
taken
/ˈteɪ.kən/ = ADJECTIVE: tutulmuş;
USER: alınan, alınır, alınması, alınmıştır, almış, almış
GT
GD
C
H
L
M
O
takes
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
th
/ˈTHôrēəm/ = USER: inci, th, th
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
thank
/θæŋk/ = NOUN: teşekkür;
VERB: teşekkür etmek, şükretmek;
USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
took
/tʊk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak, katlanmak, kabul etmek, karşılamak, elde etmek, dayanmak, kaplamak, sanmak, tutuşmak, tahammül etmek, gerektirmek, hissetmek, kabul edilmek, yanmak, icap etmek, atlatmak, tedavi etmek, etkili olmak, oltaya vurmak;
USER: aldı, sürmüştür, sürdü, götürdü, oldu
GT
GD
C
H
L
M
O
tough
/tʌf/ = ADJECTIVE: sert, zorlu, dayanıklı, sağlam, çetin, baş belâsı;
NOUN: kabadayı, sert kimse;
USER: sert, zor, zorlu, zor bir, zorlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
tragedy
/ˈtrædʒ.ə.di/ = NOUN: trajedi, facia, felâket;
USER: trajedi, trajedisi, trajedinin, trajediyi, trajediye
GT
GD
C
H
L
M
O
trapped
/træp/ = VERB: yakalamak, tuzağa düşürmek, tuzak kurmak, kapana kıstırmak, kapak takmak, oyuna getirmek, kapan kurmak;
USER: tuzak, tuzağa, sıkışıp, sıkışmış, yakalanan
GT
GD
C
H
L
M
O
try
/traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak;
NOUN: deneme, çaba, atış hakkı;
USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
unfinished
/ʌnˈfɪn.ɪʃt/ = ADJECTIVE: bitmemiş, tamamlanmamış, yarım kalmış, kaba, işlenmemiş, cilasız;
USER: bitmemiş, tamamlanmamış, yarım kalmış, unfinished, bitirilmemiş
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
visit
/ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite;
VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak;
USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine
GT
GD
C
H
L
M
O
wages
/weɪdʒ/ = NOUN: ücret, haftalık, yevmiye, bedel, işgücü maliyeti, karşılık;
USER: ücret, ücretler, ücretlerin, ücretleri, maaş
GT
GD
C
H
L
M
O
wanted
/ˈwɒn.tɪd/ = ADJECTIVE: aranan, lazım, gerekli;
USER: aranan, istedim, istedi, istediğini, istedik, istedik
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
wild
/waɪld/ = ADJECTIVE: vahşi, yabani, çılgın, çılgınca, azgın, fırtınalı, müthiş, dağınık, rasgele;
ADVERB: vahşice, çılgınca;
NOUN: ıssız;
USER: vahşi, yabani, yaban, wild, vahşi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
wouldn
/ˈwʊd.ənt/ = USER: olmazdı, olsam, wouldn, wouldn
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
203 words